Sayfalar

24.9.13

Kos'ta lastik patlasa Akyarlar'dan duyulur

Yok aslında bi Kaş-Meis , Bozburun-Symi , Dilek Boğazı-Samos gibi yakın değil elbette...Ancak rahatlıkla Bodrum'daki yangını izleyebilirsiniz... (burda Bodrum'da çok yangın olduğuna dikkat çekiyorum ) Bodrum'dan bakınca daha az şey görünmesinin nedeni de Kos'ta Bodrum kadar yamaçta beyaz ev olamayışından galiba...Hoş bana göre uzaktan Bodrum mezarlık gibi de görünmüyo değil.

Kos'a ne zaman gitsem hiç başka bi ülkeye gitmişim gibi hissedemiyorum. Sadece ayağını yola atınca arabalar duruyor, bisiklet yolları ayrı ordan çaktırıyor schengenlik olduğunu..


Kos yani İstanköy Turgutreis'ten feribotla 25 dakika kadar sürüyor.Bodrum'dan biraz daha fazla. Biletler bu sene için söylüyorum kişi başı aynı gün gider gelirseniz 17 euro.Kalmalı gittiyseniz ise 20 euro. Geçen yıllara göre yunan pasaport polisi çok daha sıcak..Yeşil pasaportunuz yoksa illa schengeniniz olucak.Yok öyle vizesiz gitme.Hatta bi keresinde pasaport da mı lazım diye soran bile olmuştu.




Feribottan indiğinizde önce koca gövdeli bir ağacın yanından geçersiniz.(O hipokrat ağacı değil.. ünsüz bi başka yaşlı ağaç)İlk deklanşöre şimdi bastınız tebrik ederiz.Ooo daha bakalım neler görcez derseniz çok da heveslenmeyin ..Güzel ada ama hani illa gidilesi değil..Daha çok geçiş adası olarak kullanabilirsiniz ya da canınız çok yunan usulü deniz mahsülü yemek ister, gider gelirsiniz...

İnince şehrin göbeğindesiniz zaten ...Feribottan surları görünce öyle büyük kale var sanmayın..Şu yandaki fotoğraftaki yer de liman zaten. Feribot ucuna yanaşıyor. Sola dönerseniz Kos Marina'ya kadar gidersiniz.Oteliniz o tarafta değilse çok matah bi şey yok o tarafta. Bisikletle kasarsanız dümdüz kıyı kıyı gidin işte spor yapmış olursunuz..Bi de  karşısı asbat mı yok ortakent yoo yooo karaincir mi diye tahmin yürütürsünüz.

Bu yüzden siz biraz sağa dönün Goodys diye fastfoodcu var ordan içeri girin. (Gece o sokak barlar sokağı)Ordan sağ istikamette geze geze Elefherias meydanına ve çarşısına ulaşırsınız...Meydandaki şadırvanın arkasında ise Koslu Hipokrat'ın ağacı var. Yine buralarda antik pazar yeri Agora'yı gezebilirsiniz. Bir de feribottan inince caddeye çıktığınızda karşınızda tren kalkış yeri var.Binip 15-20 dakkada şehir merkezini turlarsınız. Sağda biraz daha ilerleyince başka istikamete giden yeşil tren de var.Canınız sıkılırsa ve yürümeye haliniz yoksa ikisine de binebilirsiniz.





Defterdar Camii




Antik Agora
Hipokrat ağacı


Bisiklet veya motosiklet kiraladıysanız biraz daha yukarda dünyanın ilk hastanelerinden biri olan Asklepieion var...
Hani sağa dönün dedim ya işte Kos limanının bittiği yerden itibaren Kos'un plajı başlar..Şezlonglar denize değil size doğru bakıyorlardır ve dipdibedir....Hah! işte orda girmeyin denize..Ben ne zaman gitsem suyu kötü görünüyor.En iyisi canınız yüzmek istiyorsa araba kiralayın şehir dışına çıkın.

ahtapot kurutma kasası (dedim ben bunun adına)
Kos Plajı (limanı arkanıza aldığınızda sağa giderseniz)

Ammavelakin o denizi kötü olan plajın yamacında çok güzel restaurantlar var.Sırf bunun için gidenler var..Girişinde türkçe konuşuyoruz yazan Fatma hanım ve İbrahim beyin mekanı Caravelle var misal.Özellikle öğle yemeği için tavsiye ederim..Aman dedikodu yapmaya kalkmayın dayağı yersiniz, hemen hemen herkes Türk. Orayı geçince Jacksons diye bi yer var...Gümbet'te ne banal diye burun kıvırısınız işte orda ace of base dinlersiniz...Plajdakileri kesmek çok keyifli (güneş gözlüğü ile!) ne kadar tuhaf tip varsa orda olabiliyor...Servis inanılmaz hızlı ve snack bişeyler yemek için tavsiye edilir...Çalışanlar da çok kibar..(bu çalışanları kibar diye restaurant seçen kaç kişi var acaba..Bana ne adamın kibarlığından, yemek daha önemli değil mi adamı mı yiycem?)

Bu tarafta bir de yemek içmek için Barbouni diye yer var.Alternatif olarak buraya da gidebilirsiniz. Ama benim şiddetle önerdiğim tek yer Nick the Fishermandir. Şimdi aşağıda fotoğrafları ile paylaştığım menüyü tadmadan bence dönmeyin. Normalde yemek konusunda şunu bunu yiyin demem damak zevki sonuçta ama yani bunu da sevmezseniz naapim ....

yencekler listesi:
1. deniz tarağı
2. kalamar tava
3. kalamar dolması (içinde peynir var)
4. hardal soslu karides
5. tütsülenmiş balık
6. ahtapot ızgara
7. ahtapot köftesi (çok tadı gelmiyor. mücvere benziyor)
8. gümüş balığı (papalinayı andırıyor)
9. symi karidesler(minik)

Tabii ki yukardakilerinin hepsini aynı anda yiyip isterseniz protein zehirlenmesi geçirmeyin.






Bodrumda evim olsa kesin bahçenin merdivenini aşşadaki gibi boyar renkli saksıları dizer başına da biletçi dikerdim...Yok ya da fotoşipşak düzeneği kurardım..Kos'a gelip de şu aşağıdaki  merdivenlerde fotoğraf çektirmezseniz günaha girersiniz sanırım...Sıra oluyor bazen şaka yapmıyorum..






Bir de adalarda küçük balıkların pedikür yaptığı dükkan modası var. Eminim Türkiye'de de vardır.İşte değişik değişik ticari zekalar.Hiç yaptırmadım tadını bilmiyorum ama şöyle bişey...
balıklı pedikür
Burdan itibaren Paradise Beach fotoğrafları...





Deniz için adanın güneyindeki Kos'a 45 km uzaklıktaki Kefalos'a hemen gelmeden Paradise Beach'e muhakkak gidin...Tek kötü özelliği gitgit derinleşmiyo denizlerinden. Plaj da denizin içi de incecik kum , suyu ılık tertemiz, rengi güzel, şezlonglar arası yeterli mesafe var,restaurantı self servis ve lezzetli, sürahideki beyaz şarapları güzel.Şezlong 4 euro kişi başı.İsteyenler su sporları da yapabilir...Sahile isim yazarak yaratıcı(!) fotoğraflar çekebilirsiniz. Şimdi burda Duygu ve Süleymanın yarattıkları kalp içine oturdukları fotoğraflarını koymayayım sonra yarın bir gün başıma kakarlar üzülürüm kalbim kırılır.
Biz gittiğimizde buraya yine hacı hacıyı mekkede deli deliyi dakkada bulur hesabı ne kadar orjinal tip varsa bulduk..

Paradise beachden dönüşte de gün batmadan mutlaka Zia'ya çıkın...Zia köyü Kos'un en yeşil yeri, yüksekte ve karşıki kıyılara yukardan panaromik bakabileceğiniz ideal bir yer...Yolu biraz virajlı ama kısa sürüyor. Hemen taşlara menemen testisi gibi sıralanıp arkanıza Türkiye'yi alan fotoğraflar çekitirin... İlla gruptaki birimiz çıkmıycak diye dert etmeyin zaten herkesin herkesi çekme misyonu kendiliğinden oluşuyor orda. Burda da Olympia gibi hoş tavernalar var.Biz hiç orda yemedik o yüzden belli bi yer tavsiye edemiyorum.Yalnız hediyelik eşyalar burda daha pahalı..Zeytin ağacından yekpare şaraplık,ekmek tahtası, kap kaçak ,havan çok orjinal ama hiç pazarlık yapmıyolar. Kasımda gideyim de bak bakalım o zaman kaça veriyolar.


Zia'dan Akyarlar

Zia'dan Kalymnos

Pazarlık yapamadığım Zia esnafı

Dikeos dağından Zia'ya çıkarken

Zia'daki tavernalardan biri

Bunun dışında adanın batısında  Marmari gibi şirin köyler de var. Uzun süreli kalmalı geldiyseniz gidebilirsiniz.

Gece hayatı Mykanosla karşılaştırmayın bi kere.Bi tane barlar sokağı var toplasan 8 taneler...Gümbet barlarını anımsatıyor..İşte direklerde dans yanar dönerleri parlak toplar..Diskotek yani..White Corner fena değil...karşısında Doors var orda da rock çalıyor...Bu arada  aman yunanlılar bizi sevmez algısını burda silin.Aksine Türk olanlara sanki daha da sıcak davranıyorlar.Yalnız siz de eller arkada cool cool dans edenleri kesmeyin bi zahmet.Gittiyseniz dans ediverin.

Alışveriş olarak mythos birası, bacardi breezer,smirnoff ice gibi alkollü içecekler alabilirsiniz.( türkiyede yok diye abartmayın tabii gümrük var)..Merkezdeki ve  sahildeki dükkanlar daha pahalı.Süpermarketlerden alın..Domates reçeli ve bulabilirseniz tütsülenmiş balıklarla da dönebilirsiniz.



Kalıcak yer olarak Phaethon oteli öneririm.Hem merkezde her yere yakın hem temiz. Banyosu ufak diyorlar yorumlarda. Yani saatlerce keselenmiyceksen, küçük oluversin ucuz sonuçta.

Tekne ile geliyorsanız limana da marinaya da bağlanabilirsiniz.Marina tabii ki biraz daha pahalı. Formaliteler için Fanos veya Mourattiye de gidebilirsiniz.

Günübirlik geldiyseniz merkezin dışında denize gitmek vakit kaybı... Bir tren turu ve öğle yemeği derken dönüş saatine kadar annemgil gibi feribotun yanındaki cafede sıkıntıdan oturup  sudoku bile çözebilirsiniz .En iyisi mi siz Kos'a bir gece konaklamalı gidin de değsin...Hatta çok zamanınız yoksa hani Bodrum'a tatile gelmiştik vizemiz de var (ya da yeşil pasaportumuz) bari bi Kos'a gidelim gelelimseniz o zaman sabah vapuru ile Kos'a gelin bigün sonra gece çok içmediyseniz ve kalkabilirseniz sabah vapuru ile de dönün...Lezzetli ada neticede sevgili gönül dostları..








KOS'U NEYLEN GEZEBİLİRSİNİZ?


Şehir için tren
Bu da kırmızısı

üstü açık araba
motorsiklet veya ATV
bisiklet

jip cip jeeeep


"aman efendim yeter bu hasretlik yeter "

17.9.13

Aganta burina burinata (Datça-Hisarönü-Bozburun)

Uzun zamandır guletle yapalım şu mavi turu artık diyorduk...Alan bi kere geniş dar alanda kısa güneşlenmeler yapmıyorsun...Sonra yemeği sen değil mürettebat yapıyor, en çabuk ne olur diye düşünmene gerek yok..Sofrayı kuran kaldırıyor yelkenlideki gibi kağıt tabak stoğuna da gerek yok... En önemlisi aman sığlık olmasın salma vurmasın ,yok karşıki kayadan koltuk alalım ya da deli memet coştu gene bugün karşıya geçmeyelim derdin yok(tu) ama biz yine de guletle gitmedik..Gidemedik..paramız yetmedi değil. Tamam o da var belki ama biz yelkenlinin tadını daha çok seviyoruz bi kere...Niyeyse konuya çok kötü reklamla girdim toparlayamıyorum..Çok güzel bir rota Bodrum-Datça-Hisarönü-Bozburun .Gökova Körfezinden sonra başka bi dünya..ss.sss.ıssss.






3 kabin 43 feet bir yelkenliyle 5 büyük bir çocuk 1 haftalık ekonomik tatil için elzem şeyler;
1.kafa dengi 5 büyük
2.denizde yüzebilen çocuk
3.5 büyükten en az ikisinin kaptan olması
4.sahildeki albenili restoranlar yerine kendin pişir kendin ye anlayışı
5.balık tutabilme yetisi
6.ortalama bi knot
7.çocuk için ipad iphone şarjlı minik Tv vs.
8.bu liste uzar gider ben duruyorum

KNIDOS:



Sabah 9 gibi çok sakin, hiç görmediğim kadar sakin bir havada çarşaf gibi denizde Knidos'a doğru yol alıyoruz. Yolda Kos açıklarında kahvaltımızı yaptıktan sonra ilk deniz molası için Knidos'ta demir atıyoruz.Knidos'ta iki liman var..Akdenize bakan liman evvelinde ticari ,ege limanı ise askeriymiş..Mavi tur tekneleri olarak ticari tercih ediliyor..Hepimiz daha önce Knidos antik şehri gezmiştik ama ilk defa gidecek meraklılar kaçırmamalı.. Mermer yoğunluktaki bu antik kentten zamanında çıplak afrodit heykeli çalınmasaymış  şimdi de çalınabilirmiş zannımca zira görevliler kontrolden daha çok kapıda bilet kesme işi yapıyor ..Biz ise bu arada balıkçılık işinin ilk adımlarını orda zarganalar ve ufak tefek gupezler ile atıyoruz. Muhteşem pırıl pırıl denizden çıkmıyoruz o günün ilk deniz molası da son mola oluyor...Çok aç değilseniz kıyıdaki restoran pahalı biraz...Zamanınız varsa fenere çıkın ve harika resimlerle arkadaşlarınızı çatlatın (biz çıkmadık-balık tutmayı tercih ettik)



Tanrılar çok yaşamalarını istedikleri kullarını Knidos'a yollarmış
Ne zaman bi fener görsem acaba içinde hayattan kaçan sakallı bilge bir adam yaşıyo mudur derim


Akşamüstü Palamutbükü'ne doğru yol alıyoruz.Zaten Knidosla arası sadece 9 mil.Ancak özellikle burunlarda sırtıyla o kadar çok palamut tutuyoruz ki biz dön babam dön 3 saatte varıyoruz...Uçan balıklar adeta biz de tekneye geliyoruz nolur bizi de yakalayın diyolar...5-6 tam 9 tane palamutla şov yapıyoruz..Hayatında ilk kez sırtıyla balık tutabilen Gülsen'in balık tutma sevdası da işte tam da o gün başlıyor ve sonuna kadar paraketeyle yaşıyor.



PALAMUTBÜKÜ :


Palamutbükü'nde balıkçı barınağına tonoza bağlıyoruz. (45tl) Palamutbükü'ne en son 7 sene önce karadan gelmiştim...Yolları kötüydü ve hep kötü kalsın da kimseler gelemesin demiştim , olağanca bencilliğimle gelişmesin istedim, elleri değsin istemedim, arkadaşlar arasında bile orayı övmedim sustum sessiz kaldım göz kaçırdım..Lakin yolları aynı kalsa da demek ki birileri çok konuşmuş...Değişmiş Palamutbükü... Benim ilk tanıdığım yer gitmiş, ilk defa gelsem eminim yine de çok beğeneceğim bir belde olmuş..7 sene önce bırak atm yi pansiyonlarda kredi kartı yoktu.Paramız yetişmeyince kumburnu pansiyondaki beyfendi hiç para almamış yolda lazım olur gidince havale yaparsınız demişti...Bir tane bakkal birkaç restoran vardı..Şimdilerde o şekil moda oldu diye birbirinin aynısı tesisler,bizim kumburnu pansiyonun yerinde ise yeller var.O yeller salaş görünümlü butik otel olmuş.Yine de değişmeyen güzellikler yok değil. En sondaki nezih site hala sessiz sakin...Selma'nın bahçesi hala şirin...Nostalgia cafe hiç değişmemiş..Barınağın orda uçtaki teyze hala gözleme yapıyor..fuat saka hala aynı yerde..teyzeler amcalar geceleri hala taş oynuyor...Bir abi sahilde gitarıyla sonbahardan çizgileri söylüyor,dolunay hala çok güzel,sahildeki taşlar hala oval ve sırtına batmıyor,yürürken anason kokusu mest ediyor, bademler keçi boynuzları hala tezgahta, deniz hala iki adım sonra derinleşiyor ve suyun dibi görünüyor...

Eskiden buraları hep dutluktu
Palamutbükü

Eski Kumburnu Pansiyon,yeni Mavi beyaz otel

KURUCABÜK:
Palamutbükü'nden sonra istikamet Kurucabük... Geceyi de  Kurucabük'te alargada geçiriyoruz. Yanımızdaki Alman tekne sahipleri diplerinde olmamızdan biraz rahatsız... biraz ama..alman sonuçta...Yerimizi biraz değiştiriyoruz. Birgün sonra biz bencik'e gidicez sakın gelmeyin demeyi de ihmal etmiyoruz :) Kısaca Kurucabük'ten bahsedicek olursak karadan Aktur 'un olduğu koyun oraları burası oluyor. Aktur en eski sitelerden biri.Muğla valisi rahmetli Özer Türk zamanında iki tane Aktur yaptırmış..Biri buraya diğeri Bodrum Bitez'e. İkisi de çok güzel ve nezih olmuş. Datça'dakileri bilmiyorum ama Bodrum'da zamanında bu yatırıma girenlerin çocukları torunları şimdilerde ihya olmuş vaziyette.(Şimdi buraları dedeme bedava vermişler de almamış vecizesine girmeyeyim.)Bu arada Datça Aktur'da eviniz yoksa üzülmeyin dışarıdan konaklama yapabiliyorsunuz.Buraları sit alanı işte zamanında yapılmış bikaç siteden biri.Şimdilerde Allah korusun bölge 2b ye maruz kalsa mundar edilecek yerlerden en başını burası çeker..Koyumuza dönecek olursak... Sessiz sakin insanın ömrüne ömür katan yemyeşil ve de masmavi bi yer Kurucabük...Bir de ben küçükken Çubucak diye bir yer vardı o koya çok yakın, çadır kurardık orası da hala var ama biz deniz yoluyla bu sefer uğramıyor direk Selimiye tarafına geçiyoruz.

SELİMİYE:



Akşam saatlerinde Selimiye'ye vardığımızda muhtarın iskelesine yanaşıyoruz.Görevli falan yok iskelede. En uçta yer boş meğer Sahil Güvenliğinmiş, "olmaz bişi sabaha çıkcaz gelirlerse de ayrılırız nolcak " diyerek yanaşıyoruz. Ordaki 10 kişi tonoz yok burda diyor. Allaşkına ne anlarsınız bundan? Tonoz yok demir at di mi?..Yok meğer "aha lan burda tonoz yok hayret "şeklinde bir tepkiymiş.Biz de ne bilelim attık demiri...İşin aslını sabah anladık..Meğer her yer tonoz bi orada yokmuş noldu biz yanımızdakinin tonozuna atmış olduk demiri..Nası oldu bilmiyoruz sabah yumuk gözlerle evrene nası bi pozitiflik ve zavallılık yaydıysak kendi kendimize 2 dakkada yandakinin demirinden kurtulduk.

Neyse sırayı bozmayım.Hala Selimiye akşamındayız...Bi gece dışarda yemek yeme hakkımızı Selimiye'den yana kullanmaya karar veriyoruz.Kurucabük'te Hakan'ın tuttuğu orfozu ve diğer irili ufaklı tuttuğumuz balıklarımızı pişircek restoooran arayışındayız...


Selimiye'nin şirin kafeleri

Selimiye Marmarise karadan yaklaşık 1 saat uzaklıkta modern bi köy...Modern kelimesini bir köydeki restoranların menüsünde yazan fiyatlara orantılayarak seçtim.Karayolu yemyeşil ama şimdi ben deniz yolunu anlatıyorum.Onu Karya yolunu yürüdüğümüzde yazıcam . (bol keseden yürüyorum ben de .Likya bitti de 800 km Karya kaldıydı)
Elimizde balıklarımız sahildeki restaurantlara soruyoruz..Balık başına 15 liraya pişiririz diyen bile oldu lan yürü git...Sonra aslında en başında gözümüze kestirdiğimiz beşiktaş çarşı hükümete karşı panolu yerel şirin bi lokantaya oturuyoruz. Balcı restauranttaki herkes cana yakın güleryüzlü ve hepsini 20 liraya pişirdiler.
Öteki yerler daha çok yatçılara hitap ediyor gibi çünkü biz oraya yüzerek geldik ya !Yani demek istediğim daha ekonomik...


Selimiye de gece hayatı tabii ki yok. Olmasın da zaten afedersin..Sessiz huzurlu bir yer kategorisinde orası..Meydanında şirin dükkanlar ve cafeler var. Paprika isimli cafedekiler gecenin kaçında bize üşenmediler türk kahvesi yaptılar. Dalış okulundakiler de son derece yardımseverdi.Bizi birçok konuda bilgilendirdiler. Bozburun kadar olmasa da İstanbul sosyetesinin alternatif sahil kasabası konseptinden olduğu için butik otellerle dolmaya başlar yakında...Yatçılar içinse olmazsa olmaz bir yer...
Ertesi gün...Sabah bi başka güzel görünüyor Selimiye...Ara sor bulduk, zorla bağlama ödedik görevliye.(50tl) 


selimiyeden çıkış..peştamel yine başrolde!


BENCİK : 


Sabah tekrar karşı tarafta önceden önünden geçtiğimiz Bencik koyuna gitmeye karar veriyoruz...Bu arada karşı taraf filan diyorum ama Gökova körfezindeki gibi öyle çok uzak mesafeler değil buralar..Bencik koyu içeri kadar yaklaşık  1,5 mil gidilebilen geniş bir kanal görünümünde. Koy bitti galiba dedikçe devam ediyor.Yemyeşil ormanın içinden direk denize girilebiliyor.Suyun çok dingin olması ve ormanlık alanın hemen başlamasından ötürü olsa gerek adeta bir göldeymişsiniz hissi yaratıyor. Çocukken MTAnın burda bir tesisine gelmiştik.Palmiyelerin olduğu o kısımda artık bi işletme yok , lanetlenmiş ve terkedilmiş bir kasaba gibi görünüyor uzaktan...Sanırım orman bakanlığına geçmiş.Yakında bi otel filan yaparlarsa da hiç şaşırmam. Aktur'daki gibi Bencik'te de teee ne zaman yapılmış yeşil mavi sitesi isimli bir yer var. Biz onların plajının tarafındaki bi ağaçtan koltuk aldık da demir attık...Ordaki yazlıkçılar bu sitede yaşlanmayı unutmuşladır herhalde.Hepsi profesör albay eski bürokrat görünümlü amcalar teyzeler sanki hala seksenli yıllarda yaşıyormuşuz gibi hissettirdi.(Belki de ben en son zamanlar orda olduğum için tarih takılı kalmış gibi hissettim)
Denize girdi mi insan acık bi ürpermeli düşüncesindeyseniz Bencik size göre değil. Sıcaktan bunalınca suya girince de bunalmaya devam ediyorsunuz öyle de suyu ılık.
Bencikde demir attığımız yer.Daha ilerisi sazlık gibi.Yeşilmavi sitesinin plajı da aynı yerde.

Fotoğraftaki peştamel değildir görüntüyü bozan..şahin tepesinde orman bakanlığı binası görünümündeki katlı lüks oteldir o (buna minimalist modern yapı diyenler de vardır tabii)

DİRSEK:


Keşke gece alargada kalsaydık koyu  - Dirsek
Selimiye'den Bozburun'a doğru giderken 6 mil uzaklıktaki Dirsek koyunda demir atıyoruz.Karadan ulaşımı olan bir yer değil sanıyorum.Kıyıda bir işletme var.Birçok charter teknesi de bağlanmış vaziyette..Denizi ise Bencik'ten sonra ilaç gibi geliyor..Nispeten yani..Burda çağın ve hakan bi dalış yapıyolar...Orda da aşşadaki arkadaşlar onlara rehberlik yapmış.
Meraklı akyalar



                             Çağın&Hakan Dirsek'de sağda görünen yere dalmaya giderken

BOZBURUN:

Aslında geceyi alargada geçirmek istiyoruz ama akü 12lere inince niyeyse Çağdaş sıkıntı yapıyor,aslında buzdolabını kapasak bozulcak da bişi kalmamıştı..Zaten yemeğimizi habire denizden çıkarıyoruz...Sahi biz niye kalmadık burda?Basiretimiz bağlanıyor o ara sanırsam ve o harika koydan saat 6 gibi bozburuna doğru yol almaya başlıyoruz. Dirsek'ten hemen dönünce Yeşilova körfezine giriyoruz.Ordan da Bozburun'un da olduğu koya.Girişte bir Yacht Club'ın olduğunu duymuştuk. Hem sabah erken denize gireriz Bozburun'un içine gitmeyelim diye oraya gidiyoruz..Yaklaştık...Biraz güzel mi ne?..Hmm biraz önce yanımızdan tam gaz geçip kahvemizi döken motoryat mı ordaki?.Valla onla bi katamaranın arasına alcaklar galiba.Ay ne desek bi arkadaşa bakıp çıkcaktık da denmez ki? Bağlanalım bari..Çok şık bi yer..Hava karardı kararacak millet şıkıdım şıkıdım tam önümüzde yemek mi yiycekler yani??Acaip bi mahalle baskısı altındayız.Garsonun kalamarın fiyatını bilmediği bi yer olsa da naapalım yiyelim...Yok ama yer yokmuş çok şükür.Bizim cephede 10 gibi herkes sızıyor teknede...Yani biz Bozburun merkezde karaya ayak basmadık kısacası...Ay dolunay.Ne demişti Bülent Ortaçgil Bozburunda?


şu dümdüz büyüyen gecede
tek dostumuz yakamozlar



Sabah kahvaltımız açık büfe burda yapıyoruz 6 kişi 175 lira...Bozburun yacht Club şık ve nezih  kara yoluyla gelinirse kalabileceğiniz bi yer .Butik oteli de var çünkü...Sabah kahvaltıdan sonra çıkıyoruz.Bilin noluyo?Yanımızdakinin üstüne demir atmışız!Yine...Ama her işte bi hayır var derler ya.Hadi çıkartmaya çalışıp manevralar yaparken kıyıdan cılız bi ses geliyo.."Çağdaaaaaş".. Çağın meğerse tuvaletteymiş ya sen bırak kızı çık yola.Yüzerek geliyo tekneye garibim.Biz de bu arada demiri kurtarma operasyonlarında profesyonelleşmeye devam ediyoruz.
Bozburun Yacht Club

Bozburun'da demirlediğimiz yerin tek fotoğrafı (içinde bizim saçma hallerimizin olmadığı)

Yacht clubun karşı tarafında gözümüze kestirdiğimiz bi koyda demir atıyoruz.2 hiperaktif lambuka bize hoşgeldiniz diyor.Ve de alttaki gümüş balıkları.Burda biz de dalış yapıyoruz.Botla sırtı bile yapıyoruz ama yok mücadeleyi lambukalar kazanıyor.Denizi söylememe gerek yok.Tertemiz..Çıkası gelmiyor insanın.İki de ahtapotumuz oluyor.Yunan usulü kurutuyoruz bi tanesini.

Teknelerin yanına sandalla gelen dondurmacıları, balıkçıları görmüştüm de "adaçayım var incikli boncuklu eşarplarım dantellerim var" diyenlerini hiç görmediydim burda görüyorum...Neyse ki herkes denizde de ben de ilgilenmiyorum deyip teşekkür edebiliyorum. Ben en almıycağım şeyi bile ayıp olmasın gösterdi diye alan bi salak olabiliyorum.Evde hiç kullanılmayan masaj aletinden çok kötü çevirisi olan dünya klasikleri serisine kadar bissürü malzeme benim hayır diyemememdendir. Direk yok bakmıyorum ben demek en garantisi.








SÖĞÜT



Bu gittiğimiz yerler hem çok yakın mesafe hem de rüzgarımız yeterli olmadığı için yelken anıları yönünden vasat bi gezi farkındayım.Şimdi de Söğüt'e doğru yol alıyoruz.Akşam olmak üzere. Bozburun koyundan Söğüt'e çok yakın kestirme yer varmış gibi görünüyor ama ordan geçmeyin.Zaten geçilmez yani kapı gibi gpsler var orda sığlık olduğu belli.Yani burnu geçip Söğüt'e doğru yol alıyoruz. Akşamüstü Söğüt'e vardığımızda iskele ana baba günü. Bi charter firmasının ne kadar kırmızı yanaklı iri kıyım Dutch müşterisi varsa orada.Üstelik botları ters çevirip üstünde sonuna kadar yürümece gibi botların içine eden saçma bişey oynuyolar. Biz akşam yemeğimizde ahtapotlarımızı ve karideslerimizi yiyoruz. Ama artık inceden deniz mahsülleri baymaya başladı. Bir aylık fosfor istikakımızı 3 günde doldurduk.
Söğüt'ün denizi bilmem o gün bize diğer yerlere göre biraz vasat geliyor.Ancak sahildeki Octopus restaurant başarılı bi yer biz akşama kalmadık zira kendi octopusumuzla uğraşıp yiyoruz.Sabah kahvaltısı ise çok ekonomik.O gün herkeste bir mayışıklık bir tembellik bi bilmem ne saat 12ye kadar kalıyoruz koyda.Sağolsun octopus restauranttakiler tüplerimizi dolduruyor.

Symi'nin biraz açığından Datça tarafına geçiyoruz.Oraya gelmeden önce Atabolda dalış yapma hevesi içindeydik ancak hemen önceki koy içimize sinmedi.Sadece cenova açıp karşıya geçiyoruz.Hava 15 filan kuzeybatıdan...Önümüzden yarış tekneleri geçiyor rengarenk balonlarıyla. Şu her yunan adasının yanından geçerken "ah ismet paşa vermişin bu adaları" geyiği tamam da ama şu Symi sahiden çok abuk bir şekilde ortamızda kalmış değil mi?Hani alamadık ama insan vermemeye de utanır be.yani illa gizlice botla pediye demir atacan da zodyak botla karaya çıkıcan da kaçak köçek işlerle yunan mezesi yiycen. diyerek akıl vermek değil tabii biz yapmayız da yeğenim mi ne biri yapmış..Şaka bi yana bizim olsaydı böyle kalmazdı ukalalığımla bu konuyu kapıyım şimdi.Daha anlatcağım iki paragraf var.
Söğüt'e gelirken

Söğüt kıyıdan denize bakarken

öğlen 12 güneşinde kurumaya başlayan ahtapot 3ten sonrakinden daha iyidir.



Yarış tekneleri

KARGI


Hakan Atabol'da dalamadığı için yıkıldı ezildi örselendi...Hor görmeyelim garipleri Kargı'da dalıp muratlarına eriyolar. Üç taş diye bir yer var önceden izin alınıp dalışın serbest olduğu bir bölge. Bissürü balıkçı orayı mesken tutmuş vaziyette. Aman "biz dostuz balıkçı merak etme amacımız fotoğraf çekmek" deyin de sizi tüplü zıpkınlı katil sanıp uyuz uyuz bakmasınlar.

kargı koyu da denize girmek için çok temiz berrak bir yer.Ama biz akşam kalmak için Hayıtbükü'ne doğru gidiyoruz.



Datça'daki Kargı

Üç Taş


HAYITBÜKÜ


Hayıtbükü'nde kocca bir kayanın dibine demir atıp kıyıdan koltuk alıyoruz.Ay gece yanına savrulmasak bari dedirtcek ürkünç bişi..Son akşam yemeği.Çok farklı olarak bu sefer balığı pilaki yapıyoruz.Çağdaşlar kıyıdaki Ortam lokantasından harika ahtapotlu karidesli börekler  alıp geliyolar. Duyumlarımıza göre de zaten çok lezzetli yemekleri olan bi yermiş burası. Hayıtbükü'nün diğer tarafında da Gabaklar diye bir işletme var.Yemyeşil doğa içinde kalınası bi Ege sahil kasabası Hayıtbükü..Palamutbükünden daha küçük. Mesudiye'nin de yalı gıyı oluyor.Yalnız bölgedeki arılara dikkat.Gece dolunayda alargadayız. Sessiz sakin bir gece sadece dalgaların ve aynı anda sızan üç kişiden ikisinin horultusu...(yazar burda isim verip rencide etmek istemiyor)...Gece karanlıkta on beş dakka bişey anlatıp karşıdakilerinin uyuduğunu kimseden ses çıkmayınca anladım da göz teması işte demek olmayınca.?



Yukardakilerin hepsi Hayıtbükü



Baştan beri önüme gelen yere kimse gitmesinvari şeyler yazıyorum üstelik gezi yazısı yazdığımı düşünüyorum.Boyumdan büyük laflar eden gıcık bi blog yaratıyorum sanırsam..Tamam siz buralara gidin ama sağda solda çok konuşmayın güzel filan diye...Arı var çok arı ama ile bağlayın en azından caydırıcı etki olur molur!

İyi ki sabah çıktık yola.Rüzgar gittikçe artıyor.Bu sefer yolda da kahvaltı yapılcak gibi değil... Kos açıklarında biraz rüzgar düşüyor da daha az dalgalanarak bi iki lokma yiyebiliyoruz.Bu gibi havalarda en az midesi bulananı yemek yapmak için aşşa yollayın.

Denize girip çıkmak için Akyarlar'a demir atıyoruz. Yazları haftasonumuz bu taraflarda geçtiği için çok da numara yok anlatcak demek sadece bizim şımarıklığımızdandır.Yoksa gidin yani.Bodrumda olmakla doğru orantılı olarak plajdaki nüfus gibi alargadaki tekne sayısı da artıyor. Gülsen balıklar temizleyiversin diye bulaşık borcamı biraz derine attı onu çıkartcam diye uğraşıpduruyor. Ordan çıkıp akşamüstü de Turgutreis karşısında Çatal adasındayız.Domates yoku bahane edip marinaya dönüyoruz şaka gibi..Domates bahane aslında kafa Hisarönü'nde kaldı ya bari dönelim havasındayız.

Bu kadar...Aklıma sonra bişi gelirse yazarım...Ancak yazının mesaj kaygısı güden anafikrini yazarak son vereyim bari..Buralara bişey olursa yanarsa yapılaşırsa bozulursa benim cehennemim olur...Bozmayın bozmayalım bozanlara engel olalım .Lütfen.



şu görüntülerin bi tanesinin içinde ufka bakan ben olsam  nuri bilge ceylan filmleri için gereken şartlar tamamlanmış olurdu oysa ki. .. "denizler" 


TEKNEDE BOŞ ZAMANLARIMIZDA NE YAPMAKTAN HOŞLANIRIZ?


                                                  YELKEN



AVCILIK 

TÜPLÜ DALIŞ 
                                             
                                                                    SERBEST DALIŞ