Sayfalar

6.7.13

Yunan adaları volume I (Kalymnos-Leros-Patmos)


Kalymnos - Leros - Patmos (yelkenli ile 2011 regatta notları)


...aramızda mavi bir sihir
bir deniz sımsıcacık bir deniz
kıyısında birbirinden de güzel iki kardeşi milletiz
türkçenin ferah gönlünce küfretmiş
olmuşuz kanlı bıçaklı
gene de sevdadır içimizde, bir havadan
önce bir kahkaha çalınır kulağına
sonra rum şiveli türkçeler
o boğazdan bahseder sen rakıyı hatırlarsın
kardeş olduğunu sıla derdine düşünce anlarsın..
şiir: bülent ecevit
müzik: fikret kızılok


Bu şarkıyı ilk dinlediğimde ilkokuldaydım… Bir iklimin meyvasından koparıldığımızı o zaman pek anlamazdım ama yıllar geçtikçe adalardaki dostlarımızı  görünce bir kez daha anladım ne kadar benzer olduğumuzu…
Egenin mavi sularında dostluk ve barış dolu yunan  adaları gezimiz geçen senelerde olduğu gibi yatçı dostlarımızın katılımıyla D 16 Temmuz – 23 temmuz tarihleri arası düzenlendi. Turgutreis  ve Yunan adaları Regatta rotasına bu sene gelen talep doğrultusunda  Kalymnos ve Leros’tan sonra Patmos adasını da eklemeye karar verdik. 

Önceki senelerde organizasyona yardımcı olsam da D-Marin Regattaya  ilk kez katılma şansım oldu…Üstelik Bavaria 30Umuzla ilk uzun seyrimiz. .. D-Marin Regatta  deyince insanların kafasında ilk başta bir yarış geliyor. Aslında bu regattada yelkenlilerle birikte motoryatlar da var ve  yatçılar bir hafta boyunca hep birlikte haraket etmenin özgüveniyle başta Yunan  adaları olmak üzere çeşitli güzergahlarda hareket ediyor ve bu sayede yatçılar hem birbirleriyle kaynaşıyor hem de bu bölgeleri keşfediyorlar... . 

KALYMNOS

5 Temmuz akşamı D-Marin Turgutreis The Blue Point’te düzenlenen bir tanışma  kokteyli ile hem 12 tekne tanışıyor hem de kısa bir brifingle programımızı genel hatlarıyla anlatıyoruz.. Ben biraz heyecanlıyım zira ilk kez bir Regatta düzenliyorum. Kafamda adada bizi kimler  karşılayacak, seyir nasıl olucak hava durumu bozar mı sorularıyla  Türkiye çıkış işlemlerine sabahın ilk saatlerinde başlıyorum..16 Temmuz sabahı 11 tekne saat 10:00 civarı  çıkışlarımızı alıp Kalymnos’a dkantooğru hareket ediyoruz. En son tabii ki bizim ufak tekne diğer  tekneleri takip ediyor..Rüzgar ilk gün kuzey kuzeybatıdan 18 -20 knot esiyor fakat Kalymnos boğazına yaklaşınça rüzgar şiddetini arttırıp 30 knotlara ulaşıyor.Çok az hırpalanarak Turgutreis’ten yaklaşık 14 mil ilerde Kalymnos adasına varıyoruz. Limana doğru en son  tekne olarak  yanaşırken cenova furlingdeki problemden dolayı yelkeni  kapatmaya çalışıyoruz . Rüzgara karşı biraz cenovayla mücadele ettikten sonra yelkenimizi kapatıp limana  varıyoruz. 

Limana vardığımızda herkesin sorunsuz olarak yanaştığını görüyoruz..Bizi orada Kalymna Yachting’den sevgili Vassilis  Karşılıyor. Hepimize ufak hediyeler getirmiş. Giriş işlemlerimizi o  yapacak o yüzden evrak ve pasaport toplama ritüelim ilk bu adada başlıyor. Bütün teknelerden evrakları topluyorum bu sırada herkes  kendini bir yerlerde denize atıyor. Birçoğumuz limanın hemen solundaki plaja yürüyerek gidiyor. Biz ve birkaç tekne adanın doğusundaki Kantouni’ye gitmeyi tercih ediyoruz. Taksi tutup  etrafı keşfetmeye karar veriyoruz zira bu adada sadece birgün kalacağız. Gençlerin uğrak yeri ve popüler plaj olarak söylenen Kantouni’de deniz  dalgalı ama super. Ancak tesis için aynı şeyi söyleyemem.. Sadece Dolmis daha düzgün bir mekan…Genel olarak adalarda zaten plaj tesisleri orta düzeyde..Şezlong ve  şemsiyeli yer bulmak biraz zor.. Genç nüfusun tercih ettiği bu plajdaki hava  daha çok 80li yıllar türk filmi plajda eğlence anlayışına benziyor..Yeni trend voleybol yerine sahilde tenis oynamak o  yüzden her an kafanıza bir top yiyebilirsiniz ..Yani kalsak eminim gece ateş  yakılıp gitarla şarkı söylenir, öyle bir ambiyans hakim…Kantouni’den gün  batımına doğru ayrılıp taksi şöförümüz Yannis’i arıyoruz. 15 dakika sonra limandayız. İşlemlerimiz hallolmuş, yatçılarla nerelerde denize girdiğimizi konuşuyoruz. Bu sırada bir gün sonraki hava durumundan ötürü  rotamızı  biraz uzatsak da Leros’a Kalymnos’un doğusundan gitmeye karar veriyoruz.



Akşam yemeği için Bella, Zehra, La Mer ve K2 teknelerinin ekipleri adanın  güneydoğusundaki Vathi vadisine gitmeyi tercih ediyor. Burası bir fiyort gibi  adanın ortasına kadar girmekte ve çok daha sessiz sakin restorantların olduğu  bir bölge… Zamanımız olsa idi burada da denize girmeyi tercih ederdik.. Akşam Yemeği için bizim tercihimiz adanın kuzey batısındaki Masouri koyu.. Burada  birçok kaliteli taverna restoran ve gece hayatı (!) varmış. Bir Cumartesi  akşamı Kalymnos gece hayatına akmadık demeyelim dedik ama mukayese edilen  yer Bodrum olunca biraz bozuma uğruyoruz. Neyse zaten sabah erken kalkmamız  lazım.. Kalymnos merkezi Pothia’da olduğu gibi burda da deniz kenarından  dağların yamaçlarına doğru  rengarenk evler ve sahil şeridinde restoranlar ve  oteller var. Kalymnos bir sünger merkezi olmasının yanısıra  kaya tırmanışında da çok popüler bir ada. Masouri’nin tam karşısındaki Telendos adasına biz rota değiştirdiğimiz için gidemedik ama  gidenler orasının da şirin bir yer olduğunu söylüyorlar.



Restoran olarak Aegean Tavern tıkabasa doluydu ,yer bulamadık . Biz tercihimizi önceki yıllardan da  bildiğimiz Archipelagos’dan yana yapıyoruz. Ahtapot ve kalamar eskisi kadar lezzetli değil.  Ahtapotları kurutup yapıyorlar.O yüzden sadece bu adada değil her yerde genellikle lastik gibi.  Tzaziki, peynirli patlıcan kızartması , sarımsaklı jumbo karides çok lezzetliydi. Greek saladın bizim çoban salatadan farkı daha iri  kıyım olması.. Salata, “çok işimiz var hadi hemencecik keselim de yiyelim”  düşüncesinden çıkmış olabilir. Misal peynir 2 kalıp şekilde salatanın üstüne konmuş geliyor. Ouzo olarak tercihimizi bizim rakıya en benzeyen  Barbayannis’ten yana yapıyoruz .. Tıka basa yedikten sonra bize üstüne tarçınlı lokma ve karpuz ikram ediyorlar.Bu ikramdan sonra ciddi bir hesap ödeyeceğimizi düşünürken bahşiş dahil kişi başı 15 € ödüyoruz. Ve yine Yannis’i arıyoruz. Yannisle artık kanka olduk bize  yolda zorla bira ısmarlıyor ve  son ses disko müziği eşliğinde Kalymnos  limana teknemize varıyoruz. Kalymnos adasında içki sektörünün Türk yatçıları sayesinde  kalkındığı bir gerçek. Küçük cam şişede aç kapak düşük alkollü içkilerin ve ev yapımı şarapların gezi stoğu yapılmıştı .Teknede içkilerimizi yudumluyor ve bir sonraki sabah saat yedide avara etmek için hep birlikte sözleşiyoruz.







LEROS

Öğleden sonra hava sertleştiği için sabah erkenden Leros’a doğru yolaçıkıyoruz… İnanılmaz ama gerçek ..Bu sefer ilk bizim teknemiz avara ediyor. Liman ağzında diğer tekneleri beklerken M/Y Xanax,M/Y Hydrangea ve Regatta Organizasyon teknesi gulet Zeus bizi tek tek geçiyor. Yelkenli teknelerin gelişinde bir yavaşlık var. Sonradan anlıyoruz ki üstüste demir atma problemi yaşanmış. Her seferinde tekne sayımı yapıyorum ve adanın doğusundan Leros’a doğru yola çıkıyoruz. Kalymnos güneşin doğuşuyla yavaş yavaş küçülüyor.. Hemen hemen hepimiz ana yelken açıyoruz.. Rüzgar kuzeydoğu yönünden 3-4 bofor esiyor. Rüzgar tam rotamızın  üstünde pruvamızdan estiği  için  Kalymnos adasının bitimine doğru çok açılıyoruz ve tramola atmak zorunda kalıyoruz. Tabii biz yelken  sevdasıyla yine en geride kalıyoruz. Bizim önümüzde La Mer ve Zehra var.. Kalymnos’un tam kuzeyi ile Leros sanki bitişik gibi.. Küçük bir boğazdan geçtikten sonra seyir halinde kahvaltımızı yapıyor ve 12 adanın en büyük doğal limanlarından biri olan Lakki’ye doğru giriyoruz.  


Oldukça korunaklı bu doğal limanda Lakki Marina’ya tonozla bağlama yapıyoruz ve gülen yüzüyle resepsiyondan Rosa bizi karşılıyor.. Aysel Akça, Xanax, Zeus ve Kirpi Lakki’ye girmeden önceXerokampos koyunda denize girmeyi tercih etmiş , akşama doğru marinaya geliyorlar. Ben yine bütün evrakları topluyor ve Rosa’ya veriyorum. Leros hudut kapısı değil  ancak Pasaport Polisi giriş yapan yatçılarıistatistiksel açıdan Atina’ya bilgi vermek zorundaymış. Marinanın müdürü Bay Angelos bizi çok nazikçe karşılıyor…Limanda aynı zamanda Kastis Travel’dan Dimitris bizi bekliyor ve otobüs turu  hakkında bize tavsiyelerde bulunuyor ve Agia Marinadaki Cafesine davet ediyor… 

Bu sefer taksiye para yağdırmaktansa 5 tekne araba kiralamaya karar veriyoruz… Denize girmek için bir kısmımız marinanın hemen solunda 5 dakika  mesafedeki koyu tercih ediyoruz. Biz arabayla Pandeli Koyuna gidiyoruz. Burası bol şezlonglu ve cıvıl cıvıl bir yer . Alargadaki o kadar tekneye rağmen (ki birçoğu bizim marinadan)  denizi tertemiz..Hepsine merhaba deme inadımdan dolayı şakülü kayık bir kano kiralayıp hepsini ziyaret ediyorum. Yüzlerindeki şaşkınlık ifadesini anlatmama gerek yok. Pandeli koyunda Zorba ve Castella eli yüzü düzgün işletmelerden..Bu  koyda dikkat edilmesi gereken en önemli şeylerden biri de dedikodu yapmamak . Her ne kadar deve  güreşi kültürünün denizde yansımaları gibi baskın bir aktiviye rastlamasak da koy Türk kaynıyor…



Paramızın önemli bir kısmını yine Frappe Bailyes’lere yatırıyoruz. Agia Marina ve Pandeli daha çok yerleşim yeri gibi görünüyor. Mesela Lakki‘deki birçok ev harap ve terk edilmiş İtalyan art deco binalarla dolu..Osmanlılardan sonra ada sırasıyla İtalyanların ve sonra Almanların işgali altında kalmış… Adada İtalyanların eski deniz üssü hastane olmuş ve  ada  başka hastaneleri ile de ünlü..Alinda tepesindeki Bellini kalesine çıkan yatçılar nefis bir manzara olduğunu söylüyorlar..Adanın diğer tarafında Gourna ve Kokali koyu Türkiye’ye bakan tarafa nazaran daha sakin. Havaaalanı ve büyük bir çekek yerinin olduğu Partheni ve yanındaki Kioura  koyunun denizi ise çakıllı ve dalgalı.. Bu yüzden diğer günlerde deniz tercihimizi Pandeli ve bir altındaki  Vromolithos koyundan yana yapıyoruz…

Akşam temiz duşları ve hizmeti ile Lakki Marina’da güneşi batırdıktan sonra arabamıza biniyor ve Agia Marina’ya doğru yol alıyoruz. Işıklandırılmış haliyle tepedeki kale çok heybetli görünüyor..Agia Marina meydanda Dimitris’in Thalassa isimli cafesine girip kendimize Mojito Pink ve Frappe Baileys söylüyoruz... Burası biraz Gümüşlük’ü andırıyor. Balıkçı restoranları ve hediyelik eşya dükkanlarıyla fotoğraf çekmeye çok uygun bir köy… 

Akşam teknemize dönerken Zeus teknesinden gelen alaturka melodileri takip ediyoruz ve gecenin ilerleyen saatlerinde Leros’ta bir Bodrum düğünü havasına girdiğimiz teknede çok eğleniyoruz… O kadar yorulmuşuz ki gece teknede yoldan geçen hiçbir motorsikletin gürültüsünü duymuyoruz.




Sabah kalkınca ilk işimiz marinanın tam karşısındaki restorantta kahvaltı yapmak oluyor. Herkes ayrı ayrı adayı keşfetmeye karar veriyor ve  akşam Takis’in Agia Marina’daki  Milos Restaurantında buluşmak  için sözleşiyoruz. Milos sanırım adını önündeki yel değirmeninden alıyor..Bizim için 40 kişilik yer ayıran Takis’in restaurantı mutlaka gidilmesi gereken bir yer. Birgün önce tesadüfen oraya gittikleri için Cano teknesi dışında tüm regatta ekipleri orada… Yine masaların yarısından çoğunda Türkler var..Sadece burda yemek yemek için gelen yatçılar tanıyorum.. Adettendir masaların hemen önünde, denizdeki yel değirmeni önünde fotoğraf çektirmek için sırasıyla poz veriyoruz.  Bebek karidesler,kızarmış zargana, midye ahtapot ve tabii ki greek salad enfes…Ayvalıkta yediğimiz papalinadan da  küçük kızarmış balıklar denizden çıkan cips gibi..Tel kadayıfa sarılmış peynirin tadı harikulade.  Turuncu etli deniz kestanesini birçok kişi beğendi.Mini olmadığı için yine Barbayannis içiyoruz. Istakozun yanında çift haneli bir  rakam olduğu için biz biraz uzak durduk ama tadanlar ıstakozlu makarnanın da şahane olduğunu söylüyorlar. Tıkabasa yedikten sonra yine uygun bir hesap ödeyerek Takis’e teşekkür ediyor ve marinaya dönüyoruz..

Sabah 7’de yola çıkmaya karar vermiştik ancak havanın biraz sertleşmesinden ötürü oy çoğunluyla adada  birgün daha kalmaya karar veriliyor.Ben apar topar Patmos’u arayıp  programdaki değişikliği haber veriyorum lakin unuttuğumuz birşey var.. Bizim  için gelen takipçimiz Yunan coast guardı…O gün ani bir kararla sabah Patmos’a gitmeyeceğimizi bildirdiğim coast guard’dan ince bir uyarı alıyorum ve yarın ne zaman çıkacaksak 6 saat öncesinden haber vereceğime söz veriyorum… Normalde pek tabii gölge gibi takip etmiyorlar. Biz  bir organizasyon olduğumuz için güvenlik açısından bizlere eşlik etme görevi vermişler…Bu yüzden  akşam saat 10’da eski dökük ve bir korku filmi setini andıran bir binada coast guardın gıcırtılı merdivenlerini çıkarak sabah altıda avara edeceğimizi bildiriyorum. O gün herkes kendini yine  plajlara atıyor veya erteledikleri kale gezisine gidiyorlar. (Sevtap’ın yoğun  ısrarlarına rağmen plajda miskinleşmeyi tercih eden bizim ekip  hariç)

PATMOS

Coast Guard’a söz verdiğimiz gibi çok erken saatte Leros’tan avara ediyoruz.. Kim demiş gezide sabah  10’a kadar uyunur diye…. Patmos’a doğru rotamız bu sefer adanın  batısından..Hydrangea’dan Ted bot yardımı için ofisin saat sekizde açılmasını  bekliyor bunun dışında hepimiz denize açılıyor ve üç gece geçirdiğimiz buşirin adaya veda ediyoruz.. Lakki’den çıkınca  sakin sular yerini hafif dalgalara bırakıyor…Uzakta Patmos’un tepesindeki köy ve  manastır görünüyor ama daha çok vaktimiz var.. Yaklaşık 22 mil ilerde Patmos’a doğru yaklaşıyoruz. Hava kuzeybatıdan 20 -22 knot esiyor sadece ana yelkenimiz açık. Zeus doğuda yavaşça bizi takip ediyor.. Bu arada La Mer alıp başını batıya yelken açıyor peşinde de malum Yunan sahil güvenlik.


Patmos Limanına demirlediğimizde limanda bizi Astoria Travel’dan Yannis ve Aktis Otelin centilmen müdürü Christodoulou Alexandros karşılıyor.. Yannis giriş çıkış işlemlerinde evrakları toplamamda bana yardım ediyor. Ardından hemen adayı gezmeye karar veriyoruz. Demir attığımız bu limanda elektrik ve su yok..Hemen zor da olsa bir araba bulup  Chora köyüne ve ünlü Aziz Yuhanna Manastırı’na gitmeye karar veriyoruz. ..Patmos  Hristiyanlarca Efes’ten sonra görülmesi gereken Hac yerlerinden biri..Ancak çok  geç…Biz orda burda fotoğraf çektirene kadar saat 13:00 olmuş, manastır kapanmış..Biz de bu büyülü köyün daracık labirent gibi arnavut kaldırımlı sokaklarında sayısız hediyelik eşya dükkanlarını geziyor,beyaz badanalı rengarenk çiçekli şirin evlerin önünde  fotoğraf  çekiyor ve Balcony Cafede Patmos’u yukarıdan seyrederek kahvemizi yudumluyoruz…


Daha sonra adada sırasıyla bütün koyları geziyoruz.. Grikos , Petra  adanın popüler denize girme yerleri.. Sezlong terörü yok ama fiyatlar uçuk.. Bir şemsiyenin altına 1 (yazıyla bir) şezlong çekip dört kişi tepesine tünüyoruz…Ancak plaj olarak Gökova Bodrum ve diğer koylarımıza açıkçası buraları rakip olamaz… Zaman zaman dünya küçük , ada daha da küçük diğer regatta ekipleriyle karşılaşıyoruz. Birçoğu Skala merkezdeki sahilde denize girmeyi tercih etmiş  ve çok memnunlar.. Plaj ve gezilecek yerler konusunda yerinde tavsiyeleri ile Tranquillity teknesinden Cüney Bey Agirolivadi’nin başarılı bir koy olduğunu söylüyor. Patmos diğer adalara göre çok daha turistik ve pahalı. Adım başı bir kilise var.. Skala limanı gece gündüz feribotlarıyla çok canlı..Limanın hemen önünde çarşısı, barları ve restoranlarıyla cıvıl cıvıl bir yer Skala … Saat  17:45’te limandan bir otobüs hepimizi alıyor ve doğru Grikos koyundaki Aktis  Oteldeki kokteyle gidiyoruz. Alexandros misafirperverliği ile bizleri  karşılıyor ve Grikos Koyunda çok hoş bir akşamüstü geçiriyor ve oteli geziyoruz.Dönüş yolunda otobüste Zülfü Livaneli sesi eşliğinde teknelerimize dönüyoruz…


Yine Cüneyt Bey’in tavsiyesiyle adanın belki de en şık restorantı Benetos’ta yer ayırtmıştık 5 ekip birlikte oraya gidiyoruz.. Denize yakın hoş manzarası olan yeşillikler içinde çok şık dekore edilmiş bu restoranta randevusuz almıyorlar. Hatta bize telefonda 20:15 – 22:15 saatleri arası yer verdiler..Dana filletosu, siyah makarnalı sardunyası, peynirle kızartılmış çiçek dolması ve deniz mahsüllü paellası çok leziz…Ortam çok romantik…Fiyatlar tabii  diğer yerlere oranla daha pahalı, mesela kendi yaptıkları taze sıcacık ekmeğe 8 € aldılar…Şaraplarımızı bitirdikten sonra Skalanın kalabalık sokaklarında turistik dükkanları gezmeye gidiyoruz… Skala merkezde Pandelis Restaurant’a giden Cano ekibi de yemeklerden memnundu..Birgün sonra adadan ayrılmaya karar vermiştik ve çok geç olmadan sahildeki cafelerde frappelerimizi yudumladıktan sonra teknelerimize dönüyoruz..Duş açıksa paralı , tuvalet akşam olmuş kapalı.. Her Türk bilir ki yandaki cafelerde oturup birşey içip tuvaletleri kullanmak çok daha hesaplıdır.. Öyle yapıyoruz…
Sabah sekizde Patmos’u ardımızda bırakırken aslında birgün daha kalsak çok fazla yer keşfedebileceğimiz konusunda hem fikiriz.  Neyse  bir sonraki sefere… Hava o kadar sakin, rüzgâr o kadar keyifli pupa geliyor ki arada Arki adasında hem denize girelim hem de kahvaltı yapalım diyoruz . Durduğumuz koy Arki  adasında tek tük evler olan koydan bir sonraki turkuaz renkli koy… Oldukça bakir... “önce soğuk ama durdukça insan alışıyor” geyiği eşliğinde mükemmel bir suda yüzüyor ve öğleden  sonra sert havaya kalmamak için kısa bir moladan sonra Cano ve La Mer ile birlikte demir alıyoruz. Birçoğumuz D-Marin Didim Marina’ya doğru çoktan hareket etmişti zaten… Üstelik Zehra ve K2 teknesi ekiplerinde üniversite giriş sınavının sonuçlarını heyecanla bekleyenler var.. Güzel haberleri duymak için Didim Marinaya varmış olmalılar…Deniz o kadar sakin ki…Gülsen ve Çağdaş sırayla geçiyor dümene.. Sadece ana yelkenimiz açık..Tam doksandayız Didime yaklaşıyoruz ama telefonlarımız hala greek cosmotta..Hava yavaşça sertleşmeye başlıyor..Geniş apaz gelirken birden hava orsaya dönüyor. Dalga iyice arkamızdan gelerek bizi Didim’e yaklaştırıyor…

Marinaya Cano ile birlikte giriyoruz.. Didim’e vardığımızda Bella, Hydrangea, Zehra, K2, Aysel Akça ve Zeus’un  D-Marin Didim’e çoktan bağlandığını görüyoruz. Sadece Xanax,Tranquillty La Mer ve denize girecek harika yerler keşfetmeye devam eden Kirpi ekibi arkamızda. Didim’de  giriş işlemlerimizi yaptıktan sonra önce Blue Point’te denize giriyor ardından hemen D-Marin Didim Marina’nın temiz duşlara atıyoruz kendimizi… Didim’de bir gün sonraki Shop and Miles yarışının hazırlıkları hummalı bir şekilde devam ediyor..Akşam yemeğimizi teknelerimizde yedikten  sonra kahvelerimizi D-Marin Didim’in nezih ve şık Yacht Clubunde yudumluyoruz.. 

Son gün…Eve dönüş.. Sırtım çok yandı..Pahalı diye yiyemediğimiz  ıstakozlara döndüm… Hasar gerçekleştikten sonra krem sürmek neye yarar…Üstelik güneş gözlüğü nedeniyle doğal panda makyajım olmuş….Daha yavaş gidersek yarış tekneleri bize yetişecek…Rüzgar birden kendini hissettirmeye başlıyor…..Zaman zaman 27 knotla ve iri dalgalarla Tilkicik burnuna doğru ilerliyoruz…3 saat sonra Turgutreis’teyiz..Bu güzel bir haftanın ardından yine bir başka rallyde görüşmek üzere tatlı anılar, yeni dostlar ve sarı mavi beyaz renkli adalarda  tekrar buluşmak üzere veda ediyoruz.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder