Sayfalar

16.7.13

Yunan Adaları Volume II (Symi-Rodos)


Kendi turunu kendin hazırla!

Önce bir turdan kopya çekerek işe başlayabilirsiniz...Bu kopyanın yanısıra booking.com ve Dodekonisos içerikli feribot biletleri siteleri ile istediğiniz turu kendiniz yapabilirsiniz. Bodrum'dan Symi ve Rodos'a 3 günlüğüne gitmeye karar verdiğimizde yine 7 kişiydik. Normalde tekneyle gitmeyi düşünmüştük ama 3-4 gün için o kadar yol tatilden çok bize azap olabilirdi.
Symi'nin yamaçlarındaki rengarenk evler


Bodrum'dan Rodos'a haftada bir kez feribot var ama günü bizim prooraamıza uymadığı için Kos üzerinden Simi ve Rodos yapmaya karar verdik.Bodrum'dan Kos'a hergün feribot var.Kişi başı ortalama 15 euro. Internetten ayırttığımız Kos-Symi biletlerimizi Kos'taki acentalardan birinden alıyor ve akşamüstü 6 gibi  Symi feribotuna biniyoruz.


İlk Symi yolculuğumuz. Internetten ayırttığımız gayet ekonomik Grace Hotel& Studios'da 1 gece kalıcaz. Kos Symi arası feribotla 2 saat sürüyor. Düşünün bizim tekneyle olsa 25 le mıymıymıy gidersin 6 saatte..Symi'ye gelmeden önce dar bi boğazdan geçiyoruz. O kadar dar ki feribot arada sıkışacak hissi veriyor... Ve yamaçlardaki şirin rengarenk evleri sayısız tekne direkleri ile şirin yunan adası Symi tüm romantikliğiyle akşamüstü güneşinde karşımızda..Bu arada çok acıktık.Öğlen Kos'ta yediğimiz başarısız öğle yemeğinden sonra akşam yiyeceğimiz deniz ürünlerinin ve kazığın hayali ile tutuşuyoruz.. Feribot yavaşça rıhtıma yanaştığında bir sürü adam ellerinde kartonlar yolcularını bekliyorlar. Havaalanında da yapmaktan en zevk aldığım puştluk bütün kartonlara bakıp adımı arıyormuş gibi yapıp insanların saçma sapan hoşgeldiniz gülümsemelerini incelemektir.Derken şaka değil gerçek bizim ismimizi de taşıyan biri de vardı orda!!!.Aynen şimdi ara da bul oteli derken otel görevlisi üşenmemiş gelmiş bizi karşılamaya.Üstelik arabayla.Ay biz bi onore ol bi Vip hisset..Şehrin göbeğindeki bu otelimiz çok şirin, sahipleri de çok samimi.Ve ne ilginçtir ki o da bi Yannis. Otelde duşumuzu alır almaz yemek için Manos'ta yer ayırttırıyoruz.



Lego Symi
Manos Restaurant'a değil de aslında Pandeli ye gidecektik ama hani geldin Symi'ye ,otel de ucuz ,boşver kıy bi gece paraya düşüncesiyle Manos'a gitmeye karar verdik. Bu arada restauranttan önce tipik fotoğraf çektirmece ve saat kulesini geçtikten sonraki koyda deniz kenarında bir cafede cin tonik keyfi yapıyoruz. Limanda giderek trafik artıyor. Muhtemelen demir üstüne demir atan atana. Zaten Symi'de o sırada saha yapsam yeridir zira marinanın bir kısmı zaten limanda... Halkımızı selamlarmış gibi kaptanlarla konuşa konuşa oturuyoruz sahilde bi cafeye..


Otelimiz Grace Hotel






Manos Restaurant
Çok geç olmadan Manos 'a gidiyoruz. İstersen bi magazin programını ordan çıkartacak kadar ünlü var lokantada...Evet arkadaşlar ortam malum hep bir ağızdan ne diyoruz. "we don't want fish just meze meze". Garsonun suratımıza bi bakışı var belli ki bizim tedirginliğimizi anladı ve bunu diyen de demek tek biz değiliz.Başladı anlatmaya tamam size öyle bi masa donatıcam ki aklınız şaşacak da ,deniz ürünlerinden proteinin dibine vuracaksınız şunu şunu geticem şunu şunu tattırcam barbaryani ile şöyle böyle içircem de diye diye gitti ..(bi hesabı da geçircem demediği kaldı).. Ama yukarda Allah var.. ne yedik ne yedik...Kalamardan ahtapota midyeden karidese patladık ama adam habire getiriyor.. Meğer sadece bizim gibi ara sıcakcı ve mezeciler için fix menüleri varmış..Neyse Gümüşlük ayarında bi hesapla ordan ayrıldık.Bi dahaki sefere söz bu sefer Pandeliye gidicez. Denememiş olmayalım dedik.. 

Akşam da Symi de gezdikten sonra sabah erken kalkıp kahvaltımızı yine sahilde bi yerde yapıyoruz.Otobüsle Pedi'ye yüzmeye gidicez.Otobüs nuh neviden kalmış bi tarihi eser.O daracık yoldan -hele deniz kıyısından- geçerken otobüs sanarsın denizin üstünde gidiyor. Akçaalan gibi bi köyden geçiyoruz..Köylü ablalarımız biniyor "kaleyiseeeee..(iyimin demek galiba)











St Nicholas Koyu'na pedi'den taksi gayıklarla veya dağ tepe aşarak gidebilirsiniz.
Pedi'den ufak bi tekneyle Nikolaos koyuna gidiyoruz. İsterseniz ondan bi sonraki Georgios koyuna da tekneyle gidebilirsiniz.Oraya ulaşım sadece tekne. Kişi başı pazarlıkla Nikolaos için 5 euro verdik.Dönüşte de o parayı vermemek için dağ keçisi gibi yarım saat tepe bayır tırmandık. Boşver çok güzel yandık hem..Bu koyun denizi inanılmaz güzel. Pırıl pırıl...Saatlerce yüzdük...Çok sessiz bi koy ama koydaki tek işletme inanılmaz yetersiz.Yani bişey yemek için saatlerce bekleyeceğimizi anlayınca şezlong parası vermeden kıyın kıyın bildiğiniz kaçtık ve Pedi'de bi lokantada yedik. Yazık Sevtap yine aç kaldı..Keşke makarna söyleseydi tavuk bizim yemekhanenin donmuş tavuklarının pembeliğinde geldi kıza iyi mi. Otobüsü kaçırmamamız gerek çünkü beşte feribotumuz var. Rodos'a gidiyoruz.


Pedi'ye ulaşmak için dağ bayır yürürken





RODOS:



Bu adaya gelmeden önce "Rodos'tan Karşıyaka'ya" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Osmanlı esintilerinin bolca sizi selamlayacağı bu adada o kadar çok şey tanıdık ki .Zaten halkın bir kısmının akrabası İzmir'de yaşıyor galiba.Sokaklar bi bakıyorsun Bostanlı bi bakıyorsun Reşadiye.Surları saymazsan çarşının içi sanırsın Kemeraltı. Muhteşem surlar tüm heybetiyle karşınızda..Feribotla günün en güzel saatinde akşamüstü limana vardığımızda gün batımını ilk bu surların üzerine düşüyor.Önceden Rodos heykelinin ayaklarının olduğu yerlerde iki geyik heykelini görüyoruz. Limana vardığımızda hemen bir taksiye atlayıp International Hotel'e gidiyoruz.Otelin yeri çok merkezi. Kumarhaneli otellerin hemen arkasında , barlar sokağı diye tabir edebileceğimiz sokağa da Old town a da 10 dakika mesafede.Yerleştikten sonra hem akşam yemeği için hem de uygun fiyata araba kiralamak için arayışlara başlıyoruz.




Yüksek sezonda araba kiraları çok pahalı.Otele yakın bir rent a car'dan mavi bir caddy i çok uygun fiyata kiraladık nası olduysa.(80 euro) Pazarlık yapabildiğiniz kadar yapın.Sokaklar ışıl ışıl cıvıl cıvıl..Mandreka Marina tarafından Old Towna kadar yürüyoruz.Amacımız bir an önce Socrates sokağına varıp gözümüze ilk kestirdiğimiz yerde yemek yemek... Çoğu yer fazlasıyla turistik..Menüler Türkçe dahil her dilde var gibi. Restaurantların önünde değnekçi gibi tipler de yok değil..Bir ısrar bir ısrar..İlk gece gayet turistik Romeo restaurantta yiyoruz. Üstelik tavernası da var...Ancak ben şimdi düşünüyorum da hiç gerçek bir rebetiko dinlemedim adalarda.Üstelik adalarda tabak kırmalı bir tavernalarını da görmedim.



Yemek sonrası surlar içindeki bu tarihi şehri geziyoruz. Hediyelik eşya almak için sayısız seçenekler var. Şovalye temalı dekoratif figürler magnetler kolyeler isterseniz yağlı boyu resimler çok çekici.Anlamadığım sadece niye bu kadar çok sabuncu var. Eski şehrin meydanında biraz soluklanıyoruz. Ben ordan kendime anı niyetine seramikten hoş bir kolye alıyorum .


herkesin aklından bir an olsun geçmiştir yüzyıllar önce surların içindeki şovalyelerin gölgesi









Yoldan geçerken dükkan sahipleri alnımızda yazarmış gibi "benim hanim tarafı da izmirli buyrun buyrun " diyorlar.Her şey bir yana önemli bir gelir kaynağımıyız yoksa toprak mı çekiyor bilmiyorum ama çok sıcak davranıyorlar.
Gece olsa da ortam çok büyüleyici. Malta Şovalyelerinin şehri olduğununu sıkça hatırlatan detaylarla gece yarısına kadar geziyoruz.Her an bi yerden bir at kişnemesi veya kılıç sesleri duyacak gibiyiz. Orta çağdan kalma bu tarihi surlardan geçerken sokak lambalarının görüntüsü, avludaki koca koca toplar, büyük demir kale kapıları insanı büyülüyor. Gittikçe kalabalığın uğultusunun yerini sokak sanatçılarının ezgileri alıyor... Old Town'dan çıkınca otelimize gittiğimiz mekanlar da aksine oldukça şehirli,modern ve kalabalık.. Game of Thornes dan Big bang theory'e geçmişiz gibi oluyoruz. Çok yorgun olduğumuz için gece hayatını bir sonraki akşama saklıyoruz.


Evinize dekoratif "souvenir" almak için size Rodos'u hatırlatacak belki de en önemli şey.. Şovalyeler..


Sabun neden trend olmuş anlamış değilim.


St Paul - Lindos
Sabah kiraladığımız arabayla istikamet doğu sahilinden Faliraki ve Lindos Limanı...Çok zamanımız olmadığı için adanın en güneyine kadar gidemedik. Bi de içimde kalan yer kesinlikle Anthony Quinn koyu..Faliraki çok popüler beş yıldızlı oteller mekanı ama bizi pek sarmadı. Güneye indikçe ada daha sakinleşiyor. Lindos'a vardığımızda arabayı sahile yakın bi otoparka bırakıyoruz ve St.Paul koyunda denize giriyoruz. Farkındayım önüme gelen yere harika bir    koy diyorum ama gerçekten harika bir    koydu. Mesela Lindos halk plajı o kadar     cazip değil. Lindos'un köyü ise apayrı bir       macera.Eğer zamanınız varsa mesela 5 gün  Rodos'ta kalıcaksanız 2 gün Lindos'ta  kalmalısınız.

Lindos plajı temiz ama sığ ve fazla kalabalık.Siz St Paul'e gidin.


Lindos Kalesi
Tipik beyaz badanalı evleri Yunan mimarisi ve dar sokaklarıyla ada ruhunu yaşayacağınız şirin bir köy Lindos.Eşek turları ile pastoral bir ortama dalmak mümkün olsa da binmiyosanız eşek kokularına hazırlıklı olun...Eşek taksi yanısıra eşek fotoğrafçılığı bile yaygınlaşmış durumda.Yolu ezberlemiş eşekler sizleri Lindos Kalesine kadar çıkartabilir.Biz çok sıcağa kaldığımız için maalesef köyden yaklaşık 125 metrre yükseklikteki Lindos Akropolisine gidemedik. Kesinlikle Sevtap Leros ve Patmos'dan sonra bu çıkamadığı kalelerin acısını bi yerde bizden çıkartacak ya hadi bakalım.. 


eşek taksi
Gerçekten de güneşin adası Rodos. Öğle güneşi tam tepemizde biz daha Kelebekler Vadisi'ne gidicez. Bir de yılanların adası derler bu sıcakta çıkar da valla.Yok asıl geyik adası geyik.Bizdeki geyik de şimdi aklıma geldi girişteki geyiklerden birinin boynuzu yok geyiğiydi.Biz de saf saf yuh Rodos Belediyesi uyuyor geyiklerden birinin boynuzu uçmuş onarmamışlar diyoruz. Bi yürüyen wikipediamız Özgür diyordu "bunlardan biri dişi galiba hediyelik figürlerde de birinin boynuzu yok" diye de dinlemedik.Bir diğer manyaklığımızsa her niyeyse uçaklara taktık bi ara da..Abartmıyorum 5 dakikada bir uçak iniyor kalkıyor vın vın.Tamam da kule gibi biz neden sayıyorsak.


o bilindik beyaz mavi fonlu Yunan kartpostalı sokaklar ve Lindos Kalesi yolunu ezberlemiş eşekler
Yoldaki süpermarketten sayısız aburcubur alıp kelebekler vadisine gidiyoruz. Ağaçlar içinde şırıl şırıl bir cennet ama açıkçası ben bi kelebek için o cennete bi daha gitmem.Giriş 5 euro. Zaten tek tip kelebekler var. Gördük işte siyah turuncu.Üst vadi daha güzel , yalnız taşlar yosunlaşmış her an fotoğraf çektircem derken düşüp bi yerinizi kırabilirsiniz. Burda ben Çağdaş'a bi trip yaptım ama neden bak şimdi unuttum.Yani zamanınız kısıtlıysa, entomolog veya kelebek koleksiyoncusu da değilseniz boş yere orda gününüzü heba etmeyin.


Kelebekler Vadisi


kelebek


"Bonzai bahçesi yağmurlu" yazsam şimdi  klişe bi gazete manşet olur di mi?
Adanın batısından sahile inip Rodos'a varıyoruz. Giyinip akşamüstü Old Town gezip Paris Otel'de Gülsenlerin aile dostu Mary'e sürpriz yapacağız. Paris Hotel eski şehirde Bonzai bahçesi içinde oldukça otantik ve albenisi olan bir otel. Ya niye biz burda kalmadık ki?Mary bizi tüm misafirperverliği ile karşılıyor.Gülsen'i rehin bırakmadan ordan ayrılıyor ve sokak fotoğrafları çekimimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.En büyük zevkimiz ise dar ara sokaklarda kaybolup sonra yolu bulmak...


Romios Restaurant (www.romios-rhodes.gr)
Akşam yemeği için Old Town'da Sofokelous sokağının üstünde ara sokaklardan birinde Romios isimli bir restauranta gidiyoruz. Sessiz sakin bir bahçesi olan romantik dekore edilmiş bir ortamda olağanüstü yunan mezeleri ve et yemekleri var. Günlerdir deniz ürünleri yemekten balık koktuğumuz için tercihimizi etten yana yapıyoruz... Sunumları da lezzeti kadar cezbedici. Şaraba çok para vermeyin ev şarapları da çok güzel.Hesap Bodrum'daki balıkçılardan daha pahalı değil.Müşterileri turistten çok adalılar.Oraya Mary'nin tavsiyesi ile gittik ve çok memnun kaldık.Dönüşte bir baktık ki kaybolduğumuz o sokaklar Asmalımescit olmuş..Eller havaya şarkı türkü taverna..Biraz git rock barlar...Eğlenmek için de Old Town harika bir seçim.Ama biz Mandrake'de Colorada'ya gitme kararı vermiştik bile.






Colorado isimli eğlence mekanında canlı performanslardan biri
Colorado'ya giriş 10 euro idi ama kapıdaki adam Türksünüz di mi ritüeli ile bizden para almadı??? İçeri girdiğimizde canlı performans olduğunu gördük. Yaklaşık 10 farklı kişi popüler şarkılar ile sahnedeydi.Hele bi kemanlı hatun vardı ki esti geçti valla.İngilizce performanslar çok başarılı sesler istisnasız çok güzeldi.Ama işte kafalar da güzel anlamadık ama rock hip hop hep bi ortaya karışıktı sanki.
yok biz prensip olarak yol sormayız.Kaybol sonra yolu bul daha zevkli.


geyiklerden birinin boynuzu uçmuş sanarken
Son günümüz..Her güzel şeyin bir sonu vardır. Son kez eski şehre uğrayıp şovalyeler caddesinden Büyük Üstatlar Sarayına gidiyoruz. Son bi turdan sonra "marina gezmezsek ölürüz mesleki hastalığı" yüzünden Mandraki Yacht Clubunde  zaman geçiriyoruz...Feribota geldik...Çok bilmiş gibi günübirlik gelen Türk turistlere etrafı anlatıyoruz..Ve bitti sanmayın macera şimdi başlıyor. Öyle bir hidrofile binip Bodruma geldik ki bi ara parçalanmadık ya dua ettik.Hadi çarlık Rusyasından demeyim ama bi hayli tarihi rus feribotuyla arkada mazot koktuk, yer yer istop ettik, hatta kaptan ne alaka Symi'nin utanmasan içinden geçti,bütün Bozburun Datça arası koyları geze geze dalgaları yara yara geldik.Bodrum normalde sanırım 2 saat biz 4 saatte vardık memlekete..










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder