Sayfalar

23.7.13

Günü birlik Sakız (Chios)


Eylül ayı...Kısa Çeşme ziyareti sırasında bir günlüğüne feribotla  Sakız Adasına gitmeye karar verdik.

Sabah yolda biletlerimizi almak için Ege Birlik'i arayıp yer durumunu soruyoruz. Saat 08:30 “Alaçatı'dan çıktık..yetişir miyiz?”.. karşıdaki  ofis memuru ne bileyim ben yetişir misiniz diyor.Gün güzel başladı  hadi bakalım.Feribotta üst katta dalga serpintileri ve hafif yalpalanma  eşliğinde Sakız'a doğru saat onda yol alıyoruz. 4 kişiyiz. Yalpalanmanın  nedeni dalga yemeyelim diye kaptanın yolu uzatarak iskele omuzluktan gitmeye karar vermesi.Bu yüzden bizden sonra çıkan Ertürk feribotu misal yardırıp geçiyor bizi. O tam istikamet Sakız limanına biz hababam adanın kuzeyine gidiyoruz. Dön be abi şunlardan önce kuyruğa girelim.



Neyse döndük ama çok geç.. Öndeki feribot yolcuları  çoktan pasaport kuyruğuna girmiş bile. Kuyruk biraz uzun demiycem kalın...5-6 kişi yan yana şeklinde ilerleyen bir kuyruk. Sağdan kaynak yapan  yapana...Önümdeki yabancı uyruklu bir vatandaşı gelen geçiyor. Biz all passportuz  bakma sen bize.Sıkış tepiş 45 dakkada bitiyor işlemler.Polisin önündeyim oh  be...Siz pasaport polisinin önünde hangi şekle durursunuz.
a)Aslında gelmiycektim de zorla getirdiler pozu. yere bak ukala takıl muhtemelen adam sana o gözlüğü çıkar  desin.
b)Ne olur beni ülkenize sokun bakın ne kadar şirin gülümsüyorum pozu. Biraz endişe biraz heyecan en sonunda tenkyuuu.
c)Birileriyle birlikte sıradaysan adam damgayı vururken arkadaşlara laf  atarak şakalaşma faaliyetlerinde bulunma. Az gül, biraz  ciddiyet.
d) Tek başınayken “haftada bir pasaport kontolündeyim havam da var korkum da yok bascaksan bas kardeşim işim var" pozu.


Sakız ağacı
Ben c şıkkını uyguluyorum.. Saat 12de çıkıp hemen araba kiralıyoruz çıkışta ilk gördüğümüz adamdan.25 euro.5 buçuk saatimiz var adayı gezmek için. Hiç pazarlık yapıp daha uygun fiyat bulcak derdimiz yok zaman  kısıtlı. Adam bize bakın türk radyo da var ben hep bunu dinliyorum diyor... Türk dizilerinde  de bizden daha iyi takipçiler.Adanın güneyinde 3 köye gitme hedefindeyiz. Orda 55 tane benzin istasyonu varmış!!!. Atladık gidiyoruz Pyrgi'ye doğru. Khios'tan yaklaşık yarım saat  uzaklıkta.. Yolda yavaştan yanan ormanları görmeye başlıyoruz. Hah benzin  istasyonu.. Kendimiz doldururcaz da bari içerde bi adam olaydı.. neyse nası olsa 55 tane varmış.  Adamlı olan bulalım. Makine kullanma fobili toplumuz malum.. İlla bi muhattab olcak..  


Pyrgi deyiz. Pyrgi ortaçağ köylerinde biri. Arabamızı bir yere park edip köyün dar sokaklarında gezmeye başlıoruz. Pyrgi'deki evler hacıdedemin takkesi modeli.. Taşlar yer yer siyah beyaz televizyonlardaki reklam arası görüntüsü şeklinde…Balkonlardan sarkan domatesler balkonlara renk katmış Sokak aralarında gezip biraz fotoğraf çekip oyalanmadan  Olympia köyüne gidiyoruz..Fotoğraf çekmek demişken bir gün yaşlı amca teyze  fotoğrafı çekmekten dayak yememe az kaldı diyebilirim. Bi de uzaktan gizli saklı çekiyorum doğal  olsun diye daha sakat..Bu yüzden kameraya gülümseyen sümüklü çocuk fotoğrafı  çekip hem risk almamak hem de bunları Bodrum alaçatıdaki sosyetik ve bi o kadar  entel  sanat galerilerinde  sergileyerek hava basmak daha fazla diye düşünürdüm hep ki geçenlerde bi  arkadaşım güneydoğu gezisinde çekim yaparken çocuklardan biri para istemiş.
Pyrgi'nin ızgara desenli evleri




















Olympia'nın da küçük bir köy meydanı var bir iki ufak cafe şirin bi yer ama bi Mesta değil. Artık sokak aralarında fotoğraf  çekerken kadraja yok su sayacı girmesin yok telgrafın telleri görünmesin diye kasmaktan da vazgeçtim zira ne yaparsan yap çıkıyor,mümkünatı yok.. Sokaklardan yayılan sarımsaklı makarna midemin  guruldamasına neden oluyor. Hani bi apartman kokusu vardır. Soğan salça...Hah işte bu köyde sokak kokusu bildiğin sarımsak.Köşede saçları yandan örülü bi  teyze akşama yemekte adını bilmediğim bir ot yapacak onu ayıklıyor.Ara ara sakız kokusu geliyor...Ama yok bu makarna ...Ya da sarımsaklı ekmek de  olabilir...Ya da biz çok acıktık.



Kadraja uyduların girmesinden daha vahimi kesinlikle iki tur otobüsü turistin girmesi. Hele yollar dar ise sokak mı çekiyosun turist kafası mı belli değil.O yüzden Mesta'ya girince biz tur otobüsünün tam tersi istikamette güzergahı tercih ettik...Bu köy bir ortaçağ köyü  ve oldukça çekici.. Sakız'a bir daha geldiğimde bu köyde bi pansiyonda kalmayı  düşünüyorum. Hatta Madreval pansiyonunda kalmayı düşünyorum.Tamam siesta kapalı da bu otelin girişi nerden?.Bu köyde bize mi denk geldi yoksa cenaze mi vardı  bilmiyorum ama bütün 70 yaş üstü teyzeler rahibe gibi giyinmiş ve bastonlu..5-6  tane gördüm böyle net.(sonradan öğrendim ki dullar öyle giyinirmiş)


Asabi ressam
Ressam fotoğrafı çekecektim ki eyvah adam çaktı. Resmini çektiğimi sandı. Naapim ben resmini? Kopyalayıp korsan mı  yapcam. İngilizce bilmiyor taklidi yapıp saçma salak flowers filan deyip  çiçekleri gösterip inceden kaçtım..Bu arada yemek kokuları abarttı...şiştik... Bu  dar mesta sokakları Rodos Old Town'ın minyatürü gibi.Hatta daha ıssız ve küçük  olması daha keyif verici.Habire çok biliyomuşum gibi bi yerlere giriyorum ve o yer çıkmaz sokak çıkıyor.Zaten ne kadar kaybolabiliriz ki? Meydanında birkaç cafe  var hemen yan tarafta da bir kilise.Ben bu sefer girmedim kiliseye çünkü bi an önce yemek yemeliyiz.Yolda bi bakkalda incir rakısı tattık ama bu sefer tattık  ayıp olmasın bari alalım yapmadık.. Ben beğenmedim çünkü.
mestanın dar yolları


Bir şeyler atıştırma işini Mesta Limanında yapıyoruz. Tamamen yanlış anlamaya ve ne istesek tersini getirmeye programlanmış bir baba oğul lokantasındayız.Burda da ahtapot kurutma düzeneği kurmuşlar.Ya sinek yapışmıyo mu ya bunlara?? Neyse..Bikaç kalamar ahtapot yedikten sonra Sakız'a dönüyoruz. Yolda hayalet köy Anavatos var ama oraya girmiyoruz zira bi an önce kıtlıktan çıkmışız gibi market alışverişi yapmamız lazım.Yollarda yanmadıysa sakız ağaçlarından çok kaza yapanların anısına mum yakılan haçları görüyorsunuz.




yol kenarında orda bir kazada hayatlarını kaybedenlerin anısına yapılan anıtlar


2012 Büyük Sakız yangınından sonra ağaçlar


Sakız'da siesta
Sakız'a vardığımızda in cin top oynuyor...Bi pazar günü saat 15:00 -17:00 arası biz bi grup arkadaşla adayı ele geçirebiliriz.orduya da gerek yok..Kimi görsek yassu falan yalan selaaaam deyip dedikodunun allahını yapıyolar.Öncelikle siparişler için Reçelci Rena'ya uğruyoruz. Bu köyde de her önüne gelen şeyin reçelini yapmazsak ölürüz demişler. sakız reçeli dışında kesinlikle kiraz incir ve bergamut reçelini alın derim..Hatta bu sohbeti tatlı yılların Rena ablasından alın derim. O gün de düğün mü ne varmış Çeşme'ye de bizle döndü feribotta.
Reçelci Rena
Ordan çıkınca kasaptan tavşan eti, domuz eti derken nasıl olduysa açık olan bir şarküteriden peynirlerimizi alıyoruz. Orda tesadüfen yaptığımız en mantıklı hareketse tütsülenmiş balık almak oldu..O kadar güzeldi ki kışın bayağı sirkeleyip yedik.Ve
yine tavsiye üzerine gidip feribotu beklediğimiz Dolphins restaurant. Aşşadaki adalardan hem daha ekonomik üstelik dünyayı yiyorsunuz..Burda şiddetle tavsiye ettiğim yemekse saganaki. Ben ahtapot dışında bütün deniz ürünlerini adalar gibi yapamadığımız konusunda ısrarlıyım. Yok bişey bi sos bi detay var ki yunanlılar gibi yapamıyoruz.Ama bakın ahtapotu mesela ben bizde daha çok seviyorum.
Saganaki
Elimizde bissürü market poşetleri feribotta Kos'a gidenleri görüp de alay ettiğimiz insanlara döndük...vallahi biz böyle değildik..Yol arkadaşlarımız deniz ürünleri konusunda takıntılı gurme oldukları için biz de mahalle baskısı gördük.. Elimde sayısız recel, nası yapcağımı bilmediğim hayvanlarla eve dönüyoruz. Çağdaş feribotta bağırıyor "dur kız duuur bamya almayı unuttuk"..



Şimdi yazıyı baştan okudum da,ay rezilllik yahu yedik içtik ettik turu gibi anlatmışım..Demek ki Sakız deyince de aklıma yemek gelecek. Ama Yani işte Sakız bu kadar.. Neler var nereleri görelim derseniz işte bu 3 köy yeter bence..Adanın batısında pek bi numara yok..Zaten bugüne kadar gittiğim bütün Yunan adalarının merkezi de Türkiye ye bakıyor. Arkamızı sağlama alalım diye bize bakarak yerleşmişler galiba..Kalmalı gideceksiniz ben kesinlikle Mesta derim.Biraz tarihi gezecek bi iki yer yazmazsam kendimi kötü hissedicem. Evet bizim durmadığımız Anavatos köyünde 1822 yılında 400 kadar köylü osmanlılara teslim olcağımıza şu vadiden kendimizi aşağı atarız demişler ve atmışlar..Bunun yanısıra kendinizi kötü hissedebileceğiniz Néa Moni manastırına gidebilirsiniz. Burası aynı zamanda Samoslular tarafından kışkırtılıp isyan eden Khiosluların osmanlılar tarafından öldürüldüğü yer ve manastırın bir köşesinde kafataslarının dizildiği dolap var.

Ve gelelim günümüze.Elimizdeki poşetler yetmemiş olmalı ki bir de Freeshop'da abartıyoruz... Çeşme'nin gürültüsünden, süsünden, püsünden, abartılı sosyetesinden, saçtığınız hava paralarından tamamen aykırı bi yere gitmek için 45 dakika mesafedeki Sakız tam size göre. 2 bilemedin 3 gün sessizlik sakinlik güzel yemekler ve reçeller için hele bir de Çeşme'deyseniz Sakız'a mutlaka uğrayın.
    




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder